23 Ağu 2006

Catwalk

Bazen bir kediyle (veya bir köpek de olur) aynı sokakta aynı yöne yürüyor şekilde buluyorum kendimi. Kedi benim yüzümden yönünü değiştirmiyor. Ben de kedi yüzünden yönümü değiştirmek zorunda değilim. Fakat aynı yoldayız. Aynı yöne yürüyoruz. Bazen dönüp birbirimize bakıyoruz. Ben "niye bakıyo lan bu kedi bana?" diyerek bakıyorum. Kedi de muhtemelen "sana ne lan sen niye bakıyosun?" diyor olmalı içinden. Dediğim gibi. Bazen bu bir köpek oluyor. Hiç bir sincapla aynı dalın üzerinde dolaşmadım şimdiye kadar. Aynı yönde, aynı doğrultuda, aynı hızla yürüyoruz. Birbirimizi rahatsız etmiyoruz. Aynı ortam, aynı atmosfer, aynı oksijeni soluyoruz. Muhtemelen o benim gittiğim yere gitmiyor. Ben de onun gittiği yere gidecek değilim. Ben insanım. O hayvan. Böyle bir sınıflandırma var. İnsanlar kendilerini böyle sınıflandırıyorlar. Diğer canlılara karşı. Ben insanım kalan diğer hepsi hayvan. Belki köpekler konuşabilseydi sınıflandırma köpekler ve hayvanlar şeklinde olacaktı ve biz insanlar çakallar, filler ve ayılarla birlikte hayvan sınıfına girecektik. Sınıflandırmayı yapan biz olduğumuz için sorun değil bu. Veya bitkiler, bir okaliptüs ağacının bilinci olsaydı sınıflandırmayı okaliptüs ağaçları, bitkiler ve hayvanlar olarak mı yapardı?

Herneyse, konu bu değil. Demek istediğim köpekle ben çok farklıyız. DNA yapımız farklı, fiziksel özelliklerimiz farklı, ben dört ayak üzerinde yürümüyorum, iki ayağım var. Köpeklerin dört ayağı var veya patileri var. Benim patim yok. Köpeğin de patiği yok. Benim köpeklere karşı sem-patim var. Kedilere karşı em-patim var. Fakat demek istediğim, farklıyız. En itlik peşinde koştuğum zamanlarda dahi köpeğe yaklaşabilmem mümkün değil. Kimseyi ısırmadım. Sadece iki tane köpek dişim var. Köpeğin ise tanım gereği bütün dişleri köpek dişi olmalı. (İki köpek dişim var mı denir iki dişi köpeğim var mı? Konudan gitgide uzaklaşıyorum.)

Farklıyız...Kedi, köpek ve ben. Ayrı dünyaların insanıyız, onlar ayrı dünyaların hayvanı. Köpekler etobur, ben semizotu salatasını severim. Köpeğe karnıyarık pişirsen sadece kıymasını yer, ben diş döşerim total karnıyarığa. Fakat konu şu ki, bu kadar farklılık arz ettiğimiz hayvanla dahi yeri geliyor, kısa bir süre de olsa aynı ortamı paylaşabiliyoruz. Aynı havayı soluyoruz. Aynı yastığa baş koymuyoruz belki ama aynı yolda yürüyoruz. Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda.

Şimdi sıra geldi yazının ana fikrine: Farklıyız sonuçta. Hayatta bazen bazı insanlarla da bu şekilde rast geliyoruz. Diye düşündüm bunun üzerine. Aslında tabiatımız doğamız (aynı şey), ruhsal, fiziksel altyapımız, duygularımız belki de o an yanımızda olan insanlardan, kişilerden tamamen farklı. İşyerindeki amiriniz, okul arkadaşınız, mahalle arkadaşınız, belki kız arkadaşınız, eşiniz, sevgiliniz, amiriniz vs.. ama aynı ortamda bulunmak aynı şeyleri paylaşmak durumunda kalabiliyorsunuz. Kimiyle çok kısa süre kimiyle çok uzun süreler boyunca. Sürenin uzunluğu veya kısalığı ilişkinin niteliğini değiştirmiyor. İki yabancı. Birlikte ama yalnız. İlişki bitince herkes kendi yoluna gidiyor. Sen yoluna ben yoluma. Çok mutluyum artık sen tak kimi istersen koluna hesabı. Demek istediğim bir ara arkadaşım sevgilim dostum dediğim fakat beni terk eden herkes köpektir. (Bağlayamadım konuyu napiim)

Hiç yorum yok: