Yer: Şükrü Saraçoğlu Stadyumu
Stadyumdayım. Yer sarı gök lacivert. Aslında saha yeşil, gök açık mavi desek daha doğru olur. Hava ve zemin futbol oynamaya müsait. Hava aslında başka bir çok şey yapmak için müsait. Boğaza gidip çay içmek, tophaneye gidip nargile tüttürmek, evde oturup kitap okumak, kız arkadaşınla sahilde dolaşmak, salak salak vitrinlere bakmak...aklına ne geliyorsa. Fakat ben bu güzel Ağustos akşamında maça gitmeyi tercih ettim. Her seçiş bir vazgeçiş olduğundan mütevellit, Ümit Özat'ı seyretmeyi seçtiğinizde sahildeki martılardan vazgeçiyorsunuz. Kafasında Flashdance'deki Jennifer Beals'i anımsatan saç bandıyla sahadaki futbolculara bağıran Rüştü Reçber'i izlemeye gittiğinizde sinemadan, can-ümit ikilisini seçtiğinizde boğaz'da balık-rakı ikilisinden vazgeçmeniz gibi. "Okulda defteri, evde anneyi, terk edip geldik sevgilimizi" tarzındaki pankartlar da bu olguyu anlatmıyor mu? (Ne olgusu lan zıpa?)
Anlatıyor. Sen derslerine çalışma, gel stadyuma dedemin tabiriyle aynı topun (team geist by adidas) peşinde koşan 22 tane zibidiyi izle. Öyle de yapıyoruz. Uzun zamandır canımızdan çok sevdiğimiz Fenerbahçemiz uğruna (yalan) bir takım trade-off'larda bulunuyoruz. Fakat neyi neyle trade ediyoruz?
Maç başlamadan önce uçak kazasında hayatını kaybeden Ukraynalılar için saygı duruşunda bulunulacak. Adı üstünde, "saygı duruşu". Saygı duruşu kelimesi saygı ve duruş kelimelerini içeriyor. Basit aslında. Saygılı bir şekilde olduğun yerde duracaksın. Tezahürat edilmesi gerekseydi tezahürat duruşu olurdu adı. Veya saygı duruşu, rakip takıma küfredilmesini içerseydi anlam olarak, o zaman küfür duruşu yaparlardı adını. Bir dakika sessiz durup rakip takım taraftarının acısını paylaşamaz mısın? Takımın gol yiyince, 90 dakika sus pus oturup tezahürat yapmamak yerine 1 dakika saygılı bir şekilde duramaz mısın? Yok. Bir kaç kendini bilmez, ıslık çalıyor, yuhluyor, küfrediyor, Kahrolsun İsrail diye bağırıyor. Ukrayna uçağını İsrail mi düşürttü? Bu nasıl bir terbiyesizlik, anlamak mümkün değil. Bu bir kaç kendini bilmezle aynı takımı tutmaktan ve aynı gezegende olmaktan utanç duyuyorum. Fakat sayıca fazlalar sesimizi çıkaramıyoruz.
Maç başlıyor: Shatskikh daha 5. dakikada çakıyor bir tane. Demekki takımımızda bir gelişme var. Zira 9 Ağustos'taki ilk maçta Rincon 25. saniyede gol atmıştı. Elveda Şampiyonlar Ligi. Zico'nun hücum futbolu oynatacağım parolasıyla sahaya çıkardığı Fenerbahçe ilk gol pozisyonunu 30. dakikada buluyor. Zico, bravo. Hücum futbolunu bir tek sen biliyorsun, biz hiç izlemedik çünkü hücum futbolunu. 35. dakikada Appiah güzel bir gol atıyor. Sahada adı sayılabilecek tek oyuncu. Shatskikh 42. dakikada cevap veriyor. 57. dakikada Kerim de güzel bir gol atıyor. Skor: 2-2.
Bu 5. dakikada yediğimiz gol öncesinde Tuncay Şanlı isimli arkadaşımızın Alex'in tüm estetik hareketleri ve çabası sonucunda kendisine gelen topu salak saçma hareketlerle kaptırması var. Fakat spor programlarında bu konuya hiç değinilmiyor. Tuncay'ın atağa kalkarken kaptırdığı toplar kalemizde büyük tehlike oluşturuyor. Benden söylemesi. Ben teknik direktör olsam Tuncay atağa kalkarken arkasından da bir tane stoper koştururum, çünkü belli ki topu kaptıracak ve biz gol yiyeceğiz. Bunu Zico'nun görmemesi mümkün mü? Hatta Lugano ile Tuncay'a adam markajı yaptırırım. Bunu düşün derim hoca.
Teknik Direktör Zico, çok ufak hatalar nedeniyle Şampiyonlar Ligi'nin dışında kaldıklarını belirtirken Anelka'nın kendi isteğiyle takımda olmamayı seçtiğini ve Fransız oyuncunun bu kararına saygı duyduğunu söylüyor. Ben de bu geyiği hiç anlamıyorum, küçük hatalarla kupanın dışında kaldık. E bilader, küçük hata yapmak yakışıyor mu senin gibi büyük takıma, özürün kabahatinden beter. Büyük hatalar olsa anlarım, mesela hakem haksız yere defanstan 3 tane oyuncuyu kırmızı kartla oyun dışı bırakır onu anlarım veya kendi kalene 4 tane gol atarsın. Fakat çok ufak hatalarla Şampiyonlar Ligi dışında kalan bir takım kurmak meziyet işi değil mi?
Zico devam ediyor: "Kiev'deki maçta serkan'ın haksız yere kırmızı kart görmesinden ve Semih'in nizami bir golünün sayılmamasından sonra dün akşam da hakem hatalarına maruz kaldık, Tuncay'ı düşüren Sabliç son adamdı ve oyundan atılmalıydı. En azından Fifa kuralları böyle yazıyor. Ama hakem, sarı kart göstermekle yetindi". Sen biten bir maçın ardından hala bir önceki maçı konuşuyorsan demek ki kafayı henüz toparlayamamışsın. Kiev'deki maç bitti hoca, geride kaldı. Serkan Kiev'deki maçta kırmızı kartla oyun dışı kaldı diye ikinci maçta 10 kişi mi oynuyoruz? Tuncay'ı düşüren Sabliç'in de bence oyunda kalması ve Tuncay'ı bir şekilde sakatlaması gerekirdi. Zira senin onu hiçbir şekilde oyundan alacağın filan yoktu.
Maçın sonlarına doğru bir grup taraftar kaptan Ümit Özat'ı ıslıklarken bir grup da büyük kaptan diye tezahürat yapıyor. Daha sonra iki grup arasında kavga çıkıyor. Sen hangi taraftasın diye soracak olursan, ben maçın bitimini beklemeden trafiğe girmemek için stadı terk eden taraftayım. Ama kalsaydım Ümit Özat'ı ıslıklamak isterdim. İşin kötüsü ıslık çalmayı da bilmiyorum. Fakat sırf Ümit Özat için onu da öğreneceğim, öyle gözüküyor. Ben bu kadar gereksiz bir futbolcu daha görmedim.
Diğer anlayamadığım bir konu da, "hep destek tam destek". Niye? Hep desteğin süresi sonsuz mudur? Tam desteğin kapsamı nedir? Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu parolasıyla her sene Türkiye ligine geri dönen bir takıma beş para etmez futbolcuları doldurunca bu futbolcuları takıma dolduran kulüp yönetimine tam destek vermek demek ibişleri kutlamak, orta yapmasını bilmeyen futbolcuyu maç bitiminde iyi bok yedin bravo diye tribüne çağırıp alkışlamak mıdır tam destek? 4 senedir kombine bilet, forma, piyango, anahtarlık, kravat bok püsür satın alıp maaşını Fenerium gelirlerini arttırmak için kullanmak yetmediği gibi manevi herhangi bir tatmin yaşamaksızın spastik gibi desteklemek midir tam destek? Madem hep destek tam destek var, o zaman bizler inandık siz de inanın bizim için bu maçı alın demek ne bok yemek oluyor? Topa vurulduğunda tek bildiği ellerini ofsayt diye kaldırmak olan direklerin koruduğu, her sıçtığı pozisyonun ardından defansa bağıran Rüştü'ye mi tam destek? Sol ayağını bırakın iki ayağı ile birlikte orta yapmayı bilmeyen kaptan Ümit'e mi hep destek? Pozisyon hatası yapıp atağa kalkarken top kaptırıp gol yememize sebep olan kapuska saçlarından ve götüne neft yağı sürülmüş deli danalar gibi bir oraya bir buraya koşturmasından başka hiçbir özelliği olmayan top indirmesini bilmeyen, topsuz oyunu bilmeyen, kaleye sırtı dönük oynamayı bilmeyen, vuruş tekniği olmayan, orta yapamayan, kafa vuramayan Tuncay Şanlı projesine mi tam destek? Forvetsiz takım kurup başarısızlığın faturasını daha ilk günden hakemlere kesme kolaycılığına kaçan Zico'ya mı tam destek. 100. yılında binbir türlü kapris ve nazla kulüp başkanlığına oturup Anelka gibi hiçbir zike faydası olmayacak Fenerbahçe ruhunu taşımayı asla başaramamış bir zibidiyi takımdan kovma iradesini gösteremeyen başkana mı tam destek? Bu takım geçen sene şampiyonluğu neden kaybettiğinin muhasebesini doğru mu yaptı? Sorun Daum muydu? Tek sorumlu Daum muydu? Nobre miydi? Çocuklar tüm iyi niyetleriyle oynuyorlar. Doğru ben de iyi niyetliyim. Beni de oynat hoca o zaman Fenerbahçe'de.
24 Ağu 2006
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder