
Hep böyle bir film çekilsin diye bir hayalim vardı. Susam sokağında kabus. Daha güzeli Arif Susam Sokağında Kabus olabilir. Herneyse, kırpık, kurabiye canavarı, Hakan Abi, Tahsin Usta, minik kuş, Edi ve Büdü ve burada adına yer veremediğimiz isimsiz yüzlerce kahraman. Bunlar bir zamanlar benim kabusuma giriyordu. Freddie Krueger modeli. Kurabiye canavarı tarafından kovalanmak güzel değil onu söyleyeyim. Fakat şimdi büyüdük ve kabuslarımız da çağ atladı.
Son iki kabusumu anlatayım. İlk kabusumda; Işın Karaca'yla aynı yataktayız. Al takke ver külah. İnanılır gibi değil. Üstelik halimden şikayetçi değilim, enteresan bir durum, kalender meşrepliğin bokunu çıkarmışız anladığım kadarıyla. Fakat o da ne? O da benim oda. Ve odaya babam dalıyor. Halbuki kapıyı çalsa problem yok. Kapının açılmasıyla birlikte ben de Işın Hanım'ın arkasına (mecazi anlamda kullanılmamıştır) saklanmaya çalışıyorum. Babam benim odamda beni Işın Karaca ile yakalarsa çok büyük feci bir durumla karşı karşıyayım da sanki babam anadan doğma Işın Karaca'yı benim yatağımda dömelmiş vaziyette yakalasa bu durumu sanki daha kolay açıklayabilirmişim gibi. Hani ufal da cebime gir derler ya. Ufalıp Işın Karaca'nın kıçına girmeye çalışıyorum, utancımdan yerin dibine girdim zaten ama bir de bu zorlu görevi tamamlarsam problem yok. Bir müddet saklanmayı başardım. (Laf aramızda Sn. Karaca maşallahınız varmış.) Babam odayı terk etti. Ben de fırsattan istifade odamdaki balkona açılan camdan kendimi dışarı atmayı başardım. İlk kabusu böyle kazasız belasız atlattık.
İkinci kabusumu dün gece gördüm. Charlie Chaplin'in Altına Hücum setindeyiz. Şarlo rolündeyim. Karda yürümeye çalışıyorum. Aynı şarlo modeli ayağımda kayaklar var. Kar sapanıyla yürümeye çalışıyorum. Kayaklardan ziyade, şu tenis raketine benzeyen eski model karda yürüme şeysi var ya, onlardan var ayağımda. Deli gibi kar yağıyor, fırtına tipi. Fakat ben, şarlo kadar dahi zekası olmayan ben, üzerimde boxer şort ve t-shirtle tipinin altında fırtınaya karşı yürümeye çalışıyorum. Fakat filhakika götüm donuyor. Bir ayaz var, bir soğuk var öyle böyle değil. Aynı Altına Hücum filmindeki gibi siyah beyaz ekran. Bir tane ufacık kulübe var oraya doğru sığınmaya çalışıyorum. Derken alarm çaldı. Ve uyandım.
İlk rüyamı geçenlerde televizyonda rasgele denk geldiğim "Kadın Her yaşta güzeldir" isimli programın jeneriğine bağlıyorum. Yoksa Işın Karaca'yı nerede görmüş ve bilinçaltıma sokmuş olabilirim. Bilinçaltım oldukça geniş olmalı, Sn. Karaca'yı bile konuk edip ağırlayabildiğimize göre. Ama yatmadan önce yediğim pizzaların yarattığı mide kramplarının subconscious level'da yansımaları da bu olabilir. Sanırım bilinçaltım bana, pizza yiyip uyumak şeklindeki yemek alışkanlıklarımı değiştirmezsem bundan böyle çıkacağım tüm kızların Işın Karaca tonajında olacağını söylüyor. Yine de şükrediyorum, Cem Karaca veya Hayrettin Karaca olsaydı bu travmayı hiç atlatamazdım. Neyse, bu akşam yatmadan önce brokoli yemeyi düşünüyorum. Belki de Deniz Akkaya'ya denk gelirim belli mi olur? Yine de en azından şunu öğrendim ki yaptığı hatanın arkasında durabilen bir insanım. (yani)
İkinci rüyamı ise uyurken üzerimin açılmasıyla açıklıyorum. Bir de biraz ateşli hasta vaziyette yatıyodum. Bir Rus atasözü vardır, uyurken kıçı açılan kendini Sibirya'da sanırmış diye. Öyle oldu herhalde.
Kabuslardan çıkarılan dersler: Yemek yiyip uyunmayacak, fashion tv veya jojo tv haricinde kanal izlenmeyecek, odanın kapısı her daim kilitli tutulacak, pijama giymek iyidir.