5 Nis 2007

Şeytan Rıdvan ve Halo Effect


"The halo effect refers to a cognitive bias whereby the perception of a particular trait is influenced by the perception of the former traits in a sequence of interpretations.


İzlenim oluşturma alanında (ve iletişim araştırmalarında) sıklıkla değinilen hale etkisi (halo effect) bireyin karşısındaki kişi hakkında olumlu veya olumsuz bir görüşe varmak isterken onun kişiliğinin sadece belirli bir çizgisini dikkate alma ve onun genel tutum ve davranışlarını salt bu kanısına göre değerlendirme eğilimidir.)"


Hale etkisi bize şunu söylemektedir. İnsanları tanıdığımızda o insanların özelliklerinin bizde yaratmış olduğu ilk etki, bu kişinin daha sonraki özellikleri hakkındaki düşüncelerimizi etkiler. Mesela Hülya Avşar'ı güzel buluyorsak, onun sadece güzel olmakla kalmayıp aynı zamanda her konuda bilgi sahibi, akıllı bir kadın olduğunu, çok iyi bir anne olduğunu, televizyona çıkıp sosyal ve siyasi olayları yorumlayabileceğini düşünürüz. Veya Şebnem Schaffer'ı siyasi partiye sokarız. Çekici insanların vasat görünüşlü insanlara nazaran diğer konularda da daha yetenekli olduğuna inanırız. Tansu Çiller örneğinde olduğu gibi. (Çiller'in çekici olup olmadığını tartışmayacağım.) Sizce Cem Boyner mi daha zeki yoksa İlhan Kesici mi? Eğer doğrudan Cem Boyner diyorsanız Hale etkisine maruz kalmışsınız demektir. Beyazıt Öztürk'ün şarkı söylemeye kalkması, Cem Özer'in oyunculuk ve şiir denemeleri, Mahfi Eğilmez'in sporla ilgili yazılar yazması vs..Kişiler arası etkileşimlerde sıklıkla rastlanan bu olgu, diğer insanlara ilişkin değerlendirme ve yargılarımızda önemli bir hata kaynağıdır. Bu hata yapma eğilimimizin farkında olan reklamcılar bir ürünün reklamını yapmak için sürekli olarak çekici insanları kullanırlar. Halbuki bu ürünleri kullanmakta olduğunu söyleyen ünlülerin aslında çoğu zaman değerlendirme yaptıkları ürün hakkında en ufak bir uzmanlıkları bulunmamaktadır.

İnsan beyni genellikle herşeyi basitleştirmeden yanadır. Bir şeye bakarız ve ya tümüyle iyi ya tümüyle kötü olarak görürüz. Thorndike ve Asch gibi psikologlar tarafından deneyler iyi niteliklerle kötü nitelikler arasında yüksek oranda çapraz korelasyon olduğunu göstermektedir. Hale etkisi işe alımlarda da kendini gösterir. Bir kişiyi mülakatla işe alırken, mülakat esnasında adayın tek bir özelliğinden etkilenip (örneğin sarışın ve koca göğüslü olması), diğer zayıf taraflarını (bilgisayar kullanmayı bilmemesi gibi) görmezden gelebilirsiniz.

Bütün bunların Rıdvan Dilmen'le ne alakası var? Şu alakası var. Rıdvan Dilmen "Başbakan'ı Köşke Çıkmaya Hazır Gördüm" başlıklı bugünkü köşe yazısında; "Ben futbol adamıyım, ama bunca yıllık tecrübem nedeniyle insan analizleri konusunda pek zorlanmıyorum. Ben Başbakan'ımızı Köşk'e çıkmaya hazır gördüm. Zaten, verdiği bilgilerin arasına sıkıştırdığı, kamuoyu araştırmalarının kendisinin cumhurbaşkanı olması konusunda olumlu sonuçlar çıkardığı notu, niyetini ortaya koyuyordu...Sanırım yeni cumhurbaşkanımız artık belli"diye yazmış.
Sevgili Rıdvan, biyografini inceledim. 15 Ağustos 1962'de Aydın'ın Nazilli ilçesinde dünyaya gelmişsin. 12 yaşına kadar gazoz ve şekerine mahalle maçları yapmışsın. 12 yaşında anneni kaybetmişsin, ailenin geçimine katkıda bulunmak için Denizlisporda futbol oynamışsın. 13-14 yaşlarında Nazilli Sümerspor'da sonra Muğlasporda top oynamışsın. Muğlasporu amatör ligden ikinci lige çıkarmışsın. 19 yaşında Boluspora transfer olmuşsun. İki yıl Boluspor'da oynadıktan sonra Sarıyer'e transfer olmuşsun. 1987-1988 sezonu Fenerbahçe'de oynamaya başlamışsın. 1988-1989 Fenerbahçe'nin 103 gol atarak şampiyon olduğu sezonda 19 gol atıp 38 gol attırmışsın. 1989-1990 Trabzonspor'un kasabı Yesiç'in tekmesiyle sakatlanmışsın. 1991'de Galatasaray maçında sol omzunu kırmışsın. 1994'de Fenerbahçe'den ayrılmışsın. 1996 yılında jübile yapmışsın...Vanspor, Konya, Altay, Karşıyaka ve Adana'yı çalıştırmışsın. 1999'da Fenerbahçe'de 5 hafta teknik direktörlük yapmışsın. Daha sonra çeşitli yayın ve basın organlarında futbol yorumculuğu yapmışsın. Gol olur demişsin gol olmuş filan.
Peki Sevgili Rıdvan, sen hangi arada derede insan analizi uzmanı oldun, siyaset uzmanı kesildin başımıza da Başbakan'ı köşke hazır gördün? Henüz gol olmadan gol oldu dedin. Eşşeğin bi tarafına suyu kaçırdın. Ha sevgili kardeşim? Sevgili rıdvan mevgili rıdvan deyip bağrımıza bastıkça tepemize sıçar hale geldin? Neyin yorumudur bu? Özel uçağında Halep'e gittin diye bir insana yalakalık yapmak zorunda mı hissediyorsun kendini? Yazının sonunu da iyi ki futbol dünyasındayım, politika hiç bana göre değil diye bitirmişsin. Yazıda tek kelime futbol yok. Gerçekten iyi ki de futbol dünyasındasın. İyi ki de politikacı değilsin. Ben de bunca yıllık tecrübem nedeniyle insan analizleri konusunda pek zorlanmayan biri olarak, böyle yalakalık görmediğimi belirtmek isterim. Hale etkisine kapılıp Rıdvan'ın dediklerini dinlemeyin Cumhuriyet'in özünü anlamayan, Atatürk ilkelerini bilmeyen tanımayan adamdan cumhurbaşkanı olmaz.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Tarih öncesi dönemlerdeki dizilerden birinde "Halo Dayı" vardı hatırlıyorum, niye izliyorduk onu hatırlamıyorum. Bir keresinde de birileri benim auramı gördüğünü söylemişti, mavi miymiş yeşil miymiş öyle bir şey; "hmm..." demiş arkama bakmadan kaçmıştım. Yani halodan haleden anladığım budur.
Ve fakat yazınızı tebessümle okuduktan sonra anladım ki aslında televizyonların tepesinde kocaman bir hale varmış! Millet o yüzden zıvanadan çıkmış! Hadi, hep beraber; "Vestel farklı! Vestel farklı!"