
Julian Beever isimli rahatsız bir adam var, kaldırımlara tebeşirle resim yapıyor üç boyutlu. Adı kaldırım pikassosuna çıkmış. Tabiri caizse perspektif konseptinin mına koymuş bir sanatçı. Bir resmi bitirmesi 3 gününü alıyor. Yağmur yağarsa yaptığı tüm çizimler haybeye gidiyor. Çok neşeli işleri var, bu da onlardan biri. Nasıl yaptığına gelince, tripod bir kamera alıyor yerleştiriyor, çizime başlıyor, sonra yine kameranın ekranından bakıyor gidiyor resmi çiziyor dönüyor tekrar bakıyor şu perspektifi yakalayıncaya kadar uğraşıyor işte. Çok basit aslında mantığı ama yine de aferin
isimli resmi sitesinde diğer resimleri de var.
4 yorum:
Bazen metro merdivenlerinden inerken aynen basamaktaki adam gibi dehşetle boşluğa baktığım oluyor; sonsuz, basamak basamak derinleşen bir boşluk beni yutacakmış gibi geliyor, paniğe kapılıyorum. (hmm...)
İşte acaba bu soruna da bir çare olabilir mi bu teknik, tersine kullanılmak suretiyle elbette. Bir tür tersine mühendislik çalışması olarak, Balrog'un inine gidiyormuş gibi duran basamakların aslında sadece basamak olduğunu bize anlatacak bir şey çizilebilir mi?
Türlü türlü dert var işte, ne yaparsınız:)
söylediğiniz bana nietzsche'nin bir sözünü anımsattı:
Battle not with monsters lest ye become a monster and if you gaze into abyss, the abyss gazes into you.
yani,uzun süre uçuruma bakarsan uçurum da sana bakar. binaenaleyh, üzüm de üzüme baka baka fermante olur.
yani bence, metro merdivenlerinden inerken insan dehşetle boşluğa bakmak yerine şehvetle önündeki kadınların kıçına filan bakmalıdır. aksi takdirde biz de o boşluğun bir parçası oluruz. Balrog'la mücadeleye giren bir insan da balrog gibi biri olur çıkar, oysaki hayatta gandalf gibi nur yüzlü ihtiyarları örnek almak, canavarlarla mücadeleden kaçınmak gerekir. ben bilhassa merdivenlerden çıkarken yukarı bakarım ki acaba yırtmaçlı bir mini etek olsun bir frikik olsun (David Beckham) görebilir miyim diye. Reverse engineering'den anladığım bu benim arkadaşım. Nieztsche de çok güzel söylemiş, polislerin suçlularla mücadele ederken bir anda kendini suç işlerken bulması, Okan Bayülgen'in medyayı eleştirirken bir anda medya maymunu haline dönüşmesi gibi. (Bu commentimin amacı Okan'a maymun demek değildi ama yeri gelmişken söyleyeyim istedim.)
Nietzsche'den Okan Bayülgen'e uzanan spiral merdivenin basamaklarındaki algıda bir plan hatası var sanki. Merdivenden inerken insan önündeki kadınının kıçından ziyade başını görecek, muhtelif balyaj, röfle ve boya çeşitlemelerini inceleme fırsatı yakalayacaktır. Yeri gelmişken hiç bir kadına "seni beynin için seviyorum" dememek lazımdır, -Şebnem Schaffer hariç.
Mühendisliği bir de şöyle tersleyelim o halde; basamak sarhoşluğuna yakalanma tehlikesi hasıl olduğunda, çevredeki erkeklere bakmak kafi gelecek gibi görünüyor. Bulabildikleri yırtmaç ve frikiklere odaklanmış o yüzlerde muhakkak ki hayatın bir başka anlamı, belki de araya araya tarumar olduğumuz asıl anlamı gizlidir! Bunu düşünürken ne sarhoşluk kalacaktır ne de vurgun üstelik bir kısım yakışıklıyı keşfetme ihtimali de bonus olacaktır.
Gandalf'ı sever sayarız ama Balrog'la mücadeleye devam, o ayrı:)
Bünyede bir mühendisliği tersleme ihtiyacı hasıl olduysa, ben ne yaparsam yapayım ne akıl verirsem vereyim yine de bildiğinizi yapmaya devam edeceksiniz gibi gözüküyor. Ali yazar veli bozar veya eller gider mersin'e biz gideriz tersine, benim oğlum bina okur, döner döner yine okur hesaabı.(burada şair inşaat mühendisliğini döne döne tersten okumaya çalışan oğluna seslenmiş meğersem).
Şimdi, merdivenden inerken nasıl olur da bir insan önündeki bayanın saçına, röflesine, balyajına veya gelin başına dikkat etmez de bilimsel bir ifadeyle odağını kalça seviyesinde tutmaya, amiyane tabirle g.te kitlenme mevzusuna devam edebilir mealindeki sorunuzu cevaplamaya gayret göstereyim. Adapazarı'ndan bir dinleyicimiz de faksla aynı soruyu yöneltmiş çünkü.
Öncelikle, bu bir insan değil bir erkek. O yüzden, bir şekilde denk getirir bakar, içbükey aynaları kullanır, merdivenin metal aksamındaki refleksiyonu kullanır, ayakkabısını cilalar ön tarafa uzatır, bu sizden mi düştü der kadının yere eğilmesini sağlar filan, bin tane yöntemi var bunun ama bunların hepsini burada anlatmam hemcinslerime ihanet olur.
İkincisi, bu merdivenler spiral değil düz merdivenler, (hiç metroda spiral yürüyen merdiven görmedim ama olsaydı dahi bunların adının yürüyen değil dönen merdiven olması gerekmez miydi?) Herneyse, düz merdivenlerde perspektifi gözünüzün önüne getirin. Hemen önünüzdeki insanın kıçına rahatlıkla bakabilirsiniz. Daha aşağı ve daha uzaktaki insanın kıçı ise gitgide ufalır ve flulaşır. Merdivenin en altındaki kişinin götü bize bu yüzden minik saydam bir biçimde görülür veya hiç görülmez. Bunun bilimde kesin bir adı muhakkak vardır.
Sanıyorum, Stephan Hawking Kara Delikler ve Bebek Evrenler isimli kitabında bu konuya yer vermişti. veya atıyor da olabilirim.
Yorum Gönder